banner127

Kırmızı pabuçlar (2)


Didem Gültepe

Didem Gültepe

Okunma 25 Ocak 2017, 08:55

5 çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı Sevgi. Ailesinin durumu yoksul denecek kadar kötüydü. Bu yoksulluğun içinde birazdan fazla kibir ve küstahlığa sahipti Sevgi. Gözü hep yükseklerdeydi. Hayırlısını değil en iyisini isterdi. Çocukluğundan beri hayali zengin bir adamla evlenmekti. Öğretmenliği kazandığını öğrenen ailesi mutluluğun yanında endişeliydi de Sevgi’yi üniversiteye gönderirlerse diğer çocuklarına yetişememekten korkuyorlardı.
Ama Sevgi çok hırslı ve azimliydi. Hem okudu hem çalıştı. Gündüz okula gidiyor, akşamları 5 yıldızlı bir otelde garsonluk yapıyordu. Uzun siyah saçları, ela iri gözleri, incecik bedeniyle dikkatleri üzerinde toplamayı fazlasıyla başarıyordu. Kocası Kadir beyin de dikkatini böyle çekmişti. Kadir bey otelin hatırı sayılır müşterilerindendi.
Akşamları restoranda yemek yedikten sonra oyun salonuna geçer, konken oynardı. Bir ailenin çocuk okutmak için harcayabileceği tüm parayı o belki de bir gecede kaybedebilirdi.
Servetiyle çapkınlığı doğru orandaydı. Sevgi’yle de servis esnalarında tanışmışlar ve bu ilişkiyi evliliğe kadar ilerletmişlerdi tabiki Sevgi’nin küçük hırsları böyle olmasını gerektiriyordu.
Yoksul bir aileden gelen Sevgi kocasının parasından sonuna kadar faydalanıyordu. Kendine mücevherler, banka hesaplarında küçük servetler ve araba aldırmıştı. Bir imzayla bütün bunlara sahip olan Sevgi yine bir imzayla biraz da mecbur bırakılarak tüm mal varlığına veda etmişti artık onların yeni bir sahibi vardı.
Kapıyı çaldı gelinliğiyle çıktığı beğenmediği bahçeli küçük ev, bahçedeki saksılar, yan komşuları Hatice teyze, ampulü patlamış sokak lambası her şey yerli yerinde bıraktığı gibiydi. Aylardır görmediği gülünce yanakları çukurlaşan, bakışları şefkat dolu, kirli sakalları artık iyice ağarmış babası açtı kapıyı. Sanki kızını bakkala yollamış gibi, kapının önünde oynuyormuş da akşam ezanı okununca eve çağırmış gibi aldı içeriye kızını. Sevgi çocuk gibi ağladı babasına sarıldı ellerini öptü ardından annesiyle kucaklaştı.
Onlara kendini nasıl affettireceğinin muhakemesini yapmıştı yol boyunca ama hiçbir açıklamaya gerek yoktu. Anne, babası kardeşleri o kadar yüce gönüllülerdi ki Sevgi’nin gelin giderken küstahça sözlerini unutmuşlardı bile. Unutmak ve affetmek iyilerin intikamıydı. Evliyken yapmadığı mesleğini evine çok yakın bir okulda icra etmeye başladı Sevgi.
Okuldan çıkınca evine geliyor tıpkı eskisi gibi ailece televizyon izliyorlar, mandalina yiyip kabuklarını sobada yakıyorlardı. Babası bir akşam yatak odasının gıcırdayan kapısını kapatıp elinde kırmızı bir pabuç getirdi. Sevgi’nin kucağına koydu pabuçları. ”Hatırlamazsın belki, çok küçüktün bunlar sana aldığım ilk bayramlıklarındı.
Günlerce bunlarla uyudun hatta eskimesin diye bayramda giymemek için ağlamıştın bile. Sen beyaz gelinliğinle bu evden çıkmadan bavuluna koymuştum saklarsın diye ama bavuldan çıkarıp yere atmışsın. Sevgi babasının ayaklarına dahi kapanmak istedi hıçkıra hıçkıra ağladı, affedin beni diye yalvardı.
Annesi yanağından süzülen gözyaşlarını silerken babası ”merak etme kızım anne babalar çocuklarına hiç küsmezmiş” dedi. Ve bunu kanıtlarcasına sımsıkı sarıldılar.
(Devamı yarın)
banner128
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.