banner113

ALANYA DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI İŞ BIRAKTI: HALKIN YARARINA SAĞLIK SİSTEMİ KURULSUN

banner106

Alanya’da sağlık çalışanları 30 Haziran ve 1 Temmuz’da iki gün süre ile iş bırakma eylemi yapacaklarını açıkladı

ALANYA DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI İŞ BIRAKTI: HALKIN YARARINA SAĞLIK SİSTEMİ KURULSUN
30 Haziran 2022 Perşembe 18:33

banner108
banner238

SAĞLIK ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Alanya Şubesi, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’nin iptal edilmesi ve taleplerinin karşılanması için 30 Haziran ve 1 Temmuz’da iki gün süre ile iş bırakma eylemi yapacaklarını açıkladı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Alanya Şubesi üyeleri iş bırakma eylemi ve birinci basamak sağlık sisteminde yapılmasını istedikleri düzenlemeler ile ilgili bugün eski Alanya Devlet Hastanesi önünde basın toplantısı düzenledi. Topluluk adına konuşan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Alanya Eş Başkanı Zehra Ayata, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

Yalnızca birinci basamak sağlık hizmetlerine bakarak o ülkenin sağlık sistemi hakkında genel bir fikir sahibi olmak mümkündür. Hükümetler uzun yıllardır koruyucu sağlık anlayışından vazgeçmiş, tedavi ağırlıklı sağlık politikalarını, halkın ve sağlık örgütlerinin itirazlarına rağmen uygulamaya koymuşlardır. Sağlık alanının özelleştirmeci bir anlayışla dönüştürülmesinin öncesi olmakla birlikte, AKP hükümetleri döneminde, tek parti iktidarı olmasının olanakları da kullanılarak hızlandırılmıştır. Bu programın önemli başlıklarından biri sağlık ocağı sistemine dayalı birinci basamak temel sağlık hizmetlerini aile hekimliği sistemine dönüştürmek olmuştur. 16 yıl önce başlatılan ve 10 yıldır da tüm Türkiye’de uygulanmakta olan aile hekimliği sistemi ile “dönüştürülen” birinci basamak, toplum sağlığı açısından sürekli olarak sorunların birikmesine neden olurken aynı zamanda esnek ve performansa dayalı ücretlendirme sistemi ile de sağlık emekçilerine yönelik sömürüyü derinleştirmektedir. 

Gelinen aşamada birinci basamak sağlık hizmetleri kötüye gitmekte, sağlık emekçileri daha fazla sömürülmektedir. Ancak küresel aktörler IMF ve Dünya Bankası’nın direktifleri ülkelere mali yaptırımlar, kemer sıkma politikaları dayatırken, kamu harcamalarından –sağlık başta olmak üzere- kesintiye gidilmiş, alanın özelleştirilmesinin önü açılmış, tüm toplumu kapsayacak ve sağlık eşitsizliklerini azaltacak politikalar tek tek rafa kaldırılmıştır. 

AKP ile hızlanan bu piyasalaştırma süreci, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sağlık hizmeti sunumunun “paran kadar sağlık” anlayışına terkedilmesine, sağlık emekçilerinin ise düşük ücretle, iş güvencesinden yoksun esnek ve kuralsız çalıştırılmasına dönük adımları hızlandırılmıştır. “Herkes için sağlık” prensibinin bir kenara atıldığı, hastalıkların kökenindeki sınıfsal nedenlerin görmezden gelindiği ve eşitlikçi sağlık hizmeti sunumunun kırıntılarının bile ortadan kalktığı bu dönüşümü en erken ve keskin bir biçimde yaşayan birinci basamak alanı olmuştur. 

Aile hekimliği sistemi ile birinci basamakta özelleştirmenin önü açılmış, koruyucu sağlık hizmetleri tasfiye edilmiş, hekimler işletmeciye, sağlık emekçileri iş güvencesiz işçilere, hastalar da müşteriye dönüştürülmüştür. Aile sağlığı merkezinde çalışan diğer tüm sağlık emekçilerinin iş yükünü arttıran, hemen bütün hizmetleri tek başına vermesine neden olan bu sistem, aynı zamanda bölge tabanlı olmaması nedeniyle hastalar açısından da pek çok soruna yol açmaktadır. Üstelik sorun sadece ASM’lerde yaşanmamaktadır, Toplum Sağlığı Merkezleri başta olmak üzere bütün birinci basamak kurumları ciddi bir belirsizlik içerisindedir. Siyasi iktidarın “kervan yolda düzülür” mantığının sonucu, her gün değiştirilen mevzuat, kişilerin iş güvenliğinin ve iş güvencesinin olmaması, ekip anlayışının dağıtılmış olması pek çok başka problemi de beraberinde getirmiştir. 

Yap-boz tahtasına dönüştürülen, sağlık hizmeti sunumu olumsuz yönde etkilemiştir. Toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek, önlenebilir hastalıklarla mücadele etmek, erken tanı ve tedavi ile mortalite ve morbiditeyi en aza indirmek, toplumun sağlık düzeyini yükseltmek bir sağlık sisteminin temel hedefidir. Tüm bu özellikleri bünyesinde barındıran Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri sağlık hizmetlerinin temelini teşkil eder. 30 Haziran 2021 tarihinde çıkarılan aile hekimliği ödeme ve sözleşme yönetmeliği ile Aile hekimliği çalışanlarının statüsü, il sağlık müdürlüklerine bağlı işçi noktasına getirilmiş, kölelik sistemine taşınmıştır. Aynı zamanda başta pandemi sürecinde olduğu gibi, toplum sağlığını ve sağlık çalışanlarının haklarını savunan, kamuoyunu bilgilendiren, görüş ve önerilerini, taleplerini basın ve sosyal medya aracılığıyla üç kez dile getiren aile sağlığı merkezi (ASM) sağlık çalışanlarının sözleşmeleri feshedileceği yönetmelikte yer almıştır. 

Aile hekimliği uygulamasında iş güvencesi bu yönetmelikle sona ermiştir. Yeni yönetmelik ile sözleşme yenilme ve fesih yetkisi İl Sağlık Müdürlüklerine verilmiş olup zaten iller arasında var olan uygulama farklılıkları kişilerin insafına bırakılmıştır. Açığa alma, sözleşme yenilememe gibi olağanüstü yetkiler, tüm hukuk kuralları çiğnenerek verilmiştir. Entegre aile hekimliği çalışanlarının en temel insani hakkı olan sağlık iznine göz dikilmiştir. “Çalışan hasta da olsa kanser de olsa kaza da geçirse raporlu da olsa 5 nöbet tutamazsa sözleşmesi fesih edilir” denilmektedir.

Yanlıştan dönülmeli, birinci basamak alanı aşağıdaki önerilerimiz doğrultusunda yeniden düzenleyen adımlar atılmalıdır:
1.Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerin toplum yönelimli ve bölge tabanlı sunulmalıdır.
2.Koruyucu sağlık hizmetlerin tüm giderleri kamudan karşılanmalıdır. ASM giderlerinin cari hesaplar kaleminden değil bütçeden karşılanmalıdır. ASM’lerin tümü uygun standartlarda ve donanımda kamu binası olarak yapılmalıdır.
3.Mobil hizmetler için kamu tarafından, uygun mekan temin edilmeli, kamu tarafından araç tahsisi yapılmalıdır.
4.Yaz-boz tahtasına dönüşmüş olan mevzuatlar tartışmaya açılmalı ve toplumun ve sağlık emekçilerin örgütlerinin görüşleri bu tartışmalarda önemsenmelidir. Mevzuat yeniden düzenlenmelidir.
5.Emekçilerin kadrolu, iş güvenceli istihdamı sağlanmalı, kamu dışı emekçiler kadroya alınmalıdır.
6.Birinci basamak ekibi genişletilmeli, bölge ve nüfusun özelliklerine göre belirlenen sayıda sağlık emekçisi istihdam edilmelidir.
7.Nüfus ve performansa dayalı ücretlendirme yerine emekliliğe yansıyacak temel ücret uygulaması hayata geçirilmelidir.
8.Birinci basamak sağlık emekçilerin taleplerine yönelik toplu sözleşme hazırlanmalı, tüm sağlık ve sosyal hizmet alanı için yapılan toplu iş sözleşmesinde birinci basamağa özgün yer verilmelidir.
9.Denetim ve izlemelerin birincil amacı hizmet içi eğitim hedefi olmalıdır.
10.Sağlık emekçilerinin karar mekanizmalarına katılımı sağlanmalıdır.
11.Birinci basamak gerektirdiği tüm hizmetleri sunabilecek genişlikte bir ekipten oluşmalı; tüm sağlık emekçileri kadrolu (4a) istihdam edilmeli ve ücretlendirmesi de emekliliğe yansıyacak temel ücretle olmalıdır. Çalışma koşulları ve ücretler toplu sözleşme ile belirlenmelidir.


 
Sonuç olarak; Aile hekimliği uygulaması, neoliberal sağlık reformlarının bir parçasıdır. Aile Hekimliği uygulaması AKP iktidarının diline dolamayı huy edindiği biçimde ifade edecek olursak ne “milli” ne de “yerli”dir. Bu sistem; sağlık hizmetlerinin kapitalist üretim-tüketim ilişkisine indirgendiği kar amaçlı bir sitemdir. Toplum yararına olmayan ve emek sömürüsünü derinleştiren bu sistemden vazgeçilmelidir. Halk ve işkolu emekçileri açısından nasıl bir sağlık sistemi olması gerektiğini defalarca ifade ettik. Bu konuda sendikamızın ve iş kolundaki emek meslek örgütlerinin yaptığı onlarca çalıştay/kurultay sonuçları yetkililer ile paylaşıldı. Bu sistemin değişmesi gerektiğine dair yılardır mücadele yürütülüyor. Bu mücadeleyi sonuç alıncaya emekçilerin ve halkın örgütlü kurumları aracılığıyla hizmetlerin üretilmesinden sunulmasına kadar karar alma mekanizmalarında yer aldığı bir sistem oluşturuncaya kadar devam ettireceğiz.

banner109
banner112
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.