banner113

Koronavirüs salgını aslında neyi gösterdi?

banner106

Koronavirüs salgını dünyayı alt-üst etmekle kalmadı, aynı zamanda ezberleri de bozdu. Üç hafta önce 58 milyon turist almayı konuşuyorken, şimdi ‘2020 sezonu toptan kaybedilir mi?’ soruları soruluyor. Üç hafta önce Amerika seyahati planlayan yolcu ise, market rafında tuvalet kağıdı ve makarna stoklarken buldu kendini.

Koronavirüs salgını aslında neyi gösterdi?
16 Mart 2020 Pazartesi 13:55

banner108
banner238

Virüsün bu denli hızlı yayılması, sosyal yaşamı ve ekonomiyi bu kadar derinden etkilemesi, başka gerçekleri de gün yüzüne çıkardı; sosyal devlet ilkesinden, planlamadan ve kurumlar arası eşgüdümden giderek uzaklaşan devletler, paraları olsa bile, krizle başa çıkmakta zorlanıyor.

Koronavirüs ilk çıktığında onu ‘Chineseviruse’ veya ‘Wuhanvirus’ olarak tanımlayan Trump, yaptığı ilk açıklamada ‘Sınırlarımızda aldığımız önlemler sayesinde Amerika’ya virüs bulaşmadı’ dedi. Devamında vaka sayısı artınca, ‘’Sınırlarımızda aldığımız önlemler sayesinde Amerika virüsten çok az etkilendi’’ dedi. Vaka sayısı 2 bine, ölü sayısı ise 50’ye dayanınca da ‘ulusal acil durum’ ilan etti. Dünyanın ‘en büyük’ ve ‘en güçlü’ devletinden bahsediyoruz.

New York Times'da yayımlanan bir makalede, ''Koronavirüs salgını ile mücadele eden ABD'deki pek çok yerel sağlık kuruluşu, bütçe ve personel yetersizliğinden dolayı dünyayı felç eden salgına karşı hazırlıksız yakalandı'' deniyor. Aynı ABD'nin merkez bankası FED, krizin etkilerinden şirketleri korumak için 1.5 trilyon dolarlık kaynağı bankaların kullanımına açabileceğini açıkladı. Bir başka değişle, sağlık sistemine ayırdığı kaynağı sürekli kısan ABD, salgının ortaya çıkardığı etkilerden şirketleri korumak için 1.5 trilyon dolar kaynak ayırabileceğini açıkladı.

Koronavirüs hızla dünyaya yayılırken Sağlık Bakanlığı, Türkiye’nin aldığı hızlı ve etkili önlemler sayesinde ülkede koronavirüs olmadığını açıkladı. Sonrasında ‘olmaması olmayacağı anlamına gelmez’, sonrasında da ‘olma ihtimali çok yüksek’ açıklamaları peş peşe geldi. En nihayetinde de 11 Mart’ta Türkiye’de ilk vakanın tespit edildiği gece yarısından sonra açıkladı. Şu anda sayının 18 olduğu söyleniyor. Beklentiler vaka sayısının artacağı yönünde. Hükümet ise, salgından etkilenen ekonomi için bir paket açıklamaya hazırlanıyor.

Bir diğer örnek İtalya. İşi başından beri gevşek tutan İtalya, Çin dışında en çok vakanın tespit edildiği, en çok insanın öldüğü ülke durumuna geldi bir anda. Zamanında önlem almayan İtalya, en sonunda çareyi ülkeyi komple kapatmakta buldu. İtalya’nın sağlık sisteminin çökme noktasında olduğu rapor ediliyor.

Bu durum pek çok ülke için benzer. Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüs salgınının yeni merkezinin Avrupa olduğunu duyurdu. Salgının ilk çıktığı, en fazla insanın enfekte olduğu ve en fazla insanın hayatını kaybettiği Çin’de yeni vaka sayısı hızla düşüp, hayat yavaş yavaş normale dönerken, Avrupa bir kaosun içine sürüklendi. Şu ana kadar bu konuda en iyi sınavı Çin verdi ama bu tesadüf değil. Çin örneği, bu ölçekte bir sorunun, kamucu yanı olan bir devlet, devlet kurumları arasında eşgüdüm, organizasyon ve merkezi bir planlama olmadan kolay aşılamayacağını gözler önüne serdi.

DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nün açıklamalarında, Çin’in verdiği mücadeleden övgüyle bahsedilirken, diğer ülkelerle ilgili endişe duyulmasının nedeninin, salgınla mücadele edecek alt yapıdan yoksun olmaları olduğu belirtildi. Gelinen noktada Çin, hem salgının yayılmasını kontrol almayı başardı hem de İtalya ve İran gibi ülkelere uzman ve tıbbi yardım malzemesi gönderdi. Çin bunu yaparken ABD, koronavirüsle mücadele eden İran’a ambargoyu devam ettiriyor, İran’ın en çok ihtiyaç duyduğu tıbbi malzemenin ülkeye gitmesine izin vermiyor. Avrupa devletleri ise, İtalya’nın ihtiyaç duyduğu tıbbi malzemeyi ‘bize lazım olacak’ diyerek vermiyor. Son bilgiler, Avrupa’daki vaka ve ölü sayısının Çin’dekini aştığını gösteriyor.

Salgın, sağlık gibi hayati bir alanın, ticaretin konusu olmaması gerektiğini gösterdi. Kamucu sağlık politikasından uzaklaşan devletlerin, bu çaplı bir krizle baş etmesi mümkün mü? Ya da şöyle soralım; özel hastaneler, zarar etmek pahasına koronavirüsle mücadele eder mi, kamuya ücretsiz sağlık hizmeti verir mi?

Dünya sistemi, bırakın krizlerle mücadele etmeyi, sürekli yeni krizler üretiyor. Ambargolar, savaşlar, artan yoksulluk, çevresel yıkım, büyük mülteci akınları ve onların getirdiği trajediler. 790 milyon insanın temiz suya erişme sorunu yaşadığı, 1.5 milyar insanın yaşam alanlarında kanalizasyonun olmadığı, 800 milyon insanın hayatını normal bir şekilde sürdürecek gıdadan yoksun olduğu dünyada virüsle mücadele edilebilir mi? Korona gider bir başka virüs veya kriz peyda olur. (Turizm Güncel)

‘’Yanlış hayat doğru yaşanmaz’’

T. W. Adorno

banner109
banner111
banner239
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.