banner113

Efecan Karaca: "Geç kaldıysam hata bende"

banner106

Galatasaray altyapısından yetişen ancak profesyonel hayatı uzun süre alt liglerde geçtikten sonra Alanyaspor'da değerini bulup 29 yaşında A Millî Takım'a seçilen Efecan Karaca'yı yakından tanımak istiyoruz. Nerede ve ne zaman dünyaya geldin, futbol topuyla ilk olarak nerede tanıştın?

Efecan Karaca: "Geç kaldıysam hata bende"
01 Nisan 2019 Pazartesi 11:52

banner108
banner238

Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha
İstanbul doğumluyum. Sarıyerliyim. Annem ev hanımı, babam tekstilci… Anne tarafı, Rize kökenli... Baba tarafı, Sivas ama İstanbul doğumlu, Sarıyer Yenimahalle'den… İki kardeşiz, bir de erkek kardeşim var. Haliç Üniversitesi'nde Spor Akademisi'nin antrenörlük bölümünü bitirdi. O da futbol oynadı, yetenekli ama üşengeç. Dedem, annemin babası, futbol oynamış. Annemin amcası da Sarıyer'de, Altay'da futbol oynamış; Mikro Mustafa (Pırnal)… Fenerli Mikro değil ama… Babam da amcam da futbol oynamış ama amatör. Futbola Sarıyer'de başladım. Sokakta oynuyorduk. Topumuz denize kaçardı, kayıkların bağlandığı halatlarla almaya çalışırdık
Galatasaray için seni ilk keşfeden kimdi?

Kireçburnu altyapısında başladım. Babam amatör takımda antrenörlük yaptığı için orada başladım. Babam, Kireçburnu'nda bir yıl antrenörlük yapmış. Babamın adı Serhat, "Sarı Serhat" derlerdi. Sonra Sarıyer'de oynadım. Kireçburnu'nda Fatih Hoca vardı, Sarıyer'in altyapısına aldılar. Galatasaray ile Florya'da hazırlık maçı yapıyorduk. O zaman ilk defa görmüştük çim sahayı… Gol atmıştım ben de. Rahmetli Zafer Koç ile Sefer Karaer beni aldılar. 12-13 yaşındaydım. Hatta babamı aramışlardı, ben inanamamıştım. Fatih Hoca, demişti ki: "Baban beni arasın!" Aradı babam. "Galatasaray seni istiyor" dedi. Şoke olmuştum. 341T vardı o zaman halk otobüsü; onunla Cevizlibağ'a gidiyordum, oradan da minibüsle Florya'ya… Küçükken bazen annem, bazen babam, bazen de amcam 15 yaşıma kadar her gün beni götürüp getirdiler. Danone Kupası için Fransa'ya gitmiştik. İlk uluslararası tecrübem oradaydı.

Eğitimini nereye kadar sürdürebildin?

Ortaokula kadar Sarıyer'deydim. Sabah okula gidiyordum. Saat 1'de bitiyordu. İdmanlar da saat 4'te başlıyordu. 2'de yola çıkıyordum. İdmana 15 dakika kala Florya'da oluyordum. Liseyi Şehremini Lisesi'nde okudum. Bizim bütün Galatasaray altyapısı oradaydı. Çalışkan değildim ama efendiydim, usluydum. O yüzden de hocalar beni severdi. 14-16'da oynuyordum. Suat Kaya beni Süper Genç oynamadan PAF Takım'a çıkardı. O zaman PAF Takım'da oynamak çok zor. 86-87'liler oynuyor, ben 89'luyum. 2-3 yaş büyüklerle oynadım. Arda abiler vardı, Özgürcan'lar, Cafercan'lar, Mülayim abi, hepsi…

Bize Galatasaray altyapısından söz eder misin? Orada nasıl bir eğitim aldın? Sana katkı sağlayan teknik adamlar kimlerdi?

Orada öncelikle iyi insan olmayı öğretiyorlar; iyi bir karakterinin olması, dürüstlük ve çalışkanlık… Nitekim geldiğim noktada bunların payı çok büyük. Orada her şey çok farklıydı. Şartlar da çok olumluydu. 13-14 yaşında halı gibi bir çim sahada idman yapıyorsunuz. Bu bir avantaj… Kendinizi havaya sokuyorsunuz. Bir de o zamanlar büyük takımdaki oyuncular hayaliniz. Çim sahada idman yapıyorsunuz, Galatasaray forması bir hava katıyor tabiî ki.  

İdollerin var mıydı? Hangi oyuncuları kendine örnek alıyordun?

Şimdi Millî Takım arkadaşım, Emre Belözoğlu'nu kendime örnek alırdım. Çok hayal ettiğim bir şeydi Emre abiyle tanışmak, oynamak. Allah'ıma da binlerce şükürler olsun. Merhabamız vardı ama takım arkadaşı olmak, oturup sohbet etmek çok farklı. O da inanılmaz bir insan. Çok mütevazı. Bu kadar büyük futbolcu olup da bu kadar mütevazı olmak, ilk defa görüyorum! Emre abi ayrı bir kişilik diyebilirim. Çok şükür Allah da bana nasip etti, onunla takım arkadaşı olmayı, oynamayı… Bir de Okan Hoca, Okan Buruk… Onun da futbolunu çok beğeniyordum. Bir de boy olarak onların seviyesindeyim!

Bugün çok yönü bir oyuncu olarak hem kanatlarda hem de orta alanda görev yapabiliyorsun. Başlangıçtaki mevkiin hangisiydi?

İlk başlarda forvet oynuyordum. Santrfor oynuyordum bu boyla. O zaman daha da ufaktım. Şimdi de ufağım da o zaman belki de 1.50 falandım. Yavaş yavaş fizikler geliştikçe mecburen sağ kanada geçtim. Sol da oynuyorum. Suat Hoca beni ilk kez PAF Takımı'nda oynattığında 6 ile 8 oynuyordum. Orta saha oynuyordum. Sonra kanada çekti beni. Her yerde oynadım. 4-5 maç sağ bek bile oynattı beni.

Suat Kaya sende ne gördü de 2-3 yaş büyüklerle oynattı?

Süper Genç'te 89'lular oynuyordu. Ama benim B Genç'e de yaşım tutuyordu. Beni Süper Genç'e almamışlardı. "Sen aşağıda oyna" demişlerdi. 15-20 maç oynadım. Çok iyi oynuyordum. Halim Hoca (Fıçıcı) dedi ki: "PAF Takım'a gideceksin, yarın idmana çıkacaksın." Şoke olmuştum. A Takım'a çıkmak en üst seviye ama U21 de Arda'lar, Cafercan'lar, Mülayim'ler, Aydın Yılmaz'lar, Özgürcan'lar, Uğur Demirok'lar, anlatmakla bitmez. İlk maç kadroya girdim. Denizli maçıydı, hatırlıyorum. Arda abi oynuyordu. Suat Hoca, son 10 dakika oyuna aldı beni. Sonraki hafta Gençlerbirliği maçı vardı. Suat Hoca bana dedi ki, "Bundan sonra bizimle idmana çıkacaksın." 3 sene PAF Takım'da oynadım. A Takım'la idmanlara çıkıyordum. Hazırlık maçı yapıyordum. Devrenin son maçını Gençlerbirliği OFTAŞ'la oynuyorduk. Semih Kaya ile ben A Takım'a devre arası kampa gidecektik. Son maç 90+2'de kolum kırıldı. İki tane platin takıldı. İlk ameliyatımı oldum, yapamadılar. Sonra bir daha ameliyat oldum. 4-5 ay kaybetmiştim kolumdan dolayı.

2006 yılında U18 Millî Takımımıza davet edilerek ay-yıldızlı formayla tanışıyorsun. Bize millî formayı ilk kez giydiğin dönemdeki duygularını anlatır mısın? O dönemde gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyordun?

Ay-yıldızlı formayı giymek benim için bu vatanın evlâdı olarak en üst seviye diyebilirim. Tabiî ki millî duygular çok farklı. Kulüp de önemli ama Millî Takım en önemlisidir. Ay-yıldızlı formayı giymek büyük gurur. Aileme gurur verdi. İnanılmaz mutlu oldum. 

Sendeki ışık henüz 17 yaşındayken keşfedilmiş ancak sonrasında hep alt liglerde forma giyiyorsun. Galatasaray'da yetiştikten ve daha 2006 yılında millî formayla tanıştıktan sonra bu alt liglere gidiş-geliş seni nasıl etkiledi? Büyük ümitler beslerken umduklarını bulamamak ümit kırıcı olmalı…

Genç Millî Takım'a geldiniz, düşünüyorsunuz; "Büyük takımda oynar mıyım, oynamaz mıyım?" Süper Lig'de oynama hayalleri kuruyorsunuz. Tabiî ki de hayatta bazı şeyler var, kadere de inanacaksınız. Kader sizi bazı yerlere götürüyor. Ama demek ki o zamanlar ben elimden gelenin en iyisini yapmadığım için belki de bocaladım. Ben kimseye suç atmam bu hayatta. Demek ki geç kaldıysam hata bende. Demek ki ben bir şeyleri yanlış yapmışım. Demek ki ekstra çalışmadım. Yoksa kendime güvenim çok fazla yok muydu? Ya da hep böyle oynamadığım zaman karşımdaki hocalarımda buldum kabahati. Demek ki bunları yanlış yapmışım. Hoca sizi kaç maç yanlış oynatabilir ki? İki maç yanlış oynatabilir en fazla. İstediği kadar sevmesin, iki maç! Bindiği dalı keser mi hoca! Hayatta kesmez. Demek ki hata her zaman bende… Şapkamı önüme koyduğumda, ben hata yapmışım ki buraları geç yakalamışım. PAF Takımı'nda oynarken kolum kırıldığında sezon bitimine yakın 2-3 maç oynamıştım. Suat Hoca, PAF Takımı'ndan Gaziantep Belediye'ye gitmişti. Oraya transfer etti beni. Suat Hocanın katkısı bende çok büyüktür. Hep güvendi bana. PAF Takımı'ndan bir oyuncuyu, kolu kırılmış, 5 ay oynamamış bir oyuncuyu transfer etmek risk almaktır.  Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'da kupalarla birlikte 37 maç oynadım. Aslında orada sezon çok iyi geçti. Hatta Gaziantepspor da istemişti beni, Süper Lig'deydi. 

Sonra Galatasaray'a geri geldim. Kartal'a transfer oldum. Hocamız rahmetli Kadir Özcan, Şenol Güneş Hocamızın da takım arkadaşıydı. Allah rahmet eylesin, inanılmaz katkısı vardır bana. Çok iyi bir insandı. Çok severdi beni. Çok da iyi bir hocaydı. Kartal'dan sonra Süper Lig'e gidecektim ama bu sefer de menajerimin gadrine uğradım diyebilirim. Menajer şanssızlığı diyebiliriz. Oyaladılar bizi. Adanaspor'a gittim, yarım sezon oynadım. Oradan da ayrılmak zorunda kaldım. Adana Demirspor'da da yarım sezon oynadım. Oradan da ayrılmak zorunda kaldım, Sarıyer'e geldim. Sonra Kartal'a döndüm. Dönüm noktam da Kartal transferim oldu diyebilirim. Son 6 maçta takımın başına Mehmet Altıparmak gelmişti. Onun da bendeki yeri çok ayrıdır. Zaten küme düşmüş gibiydik. Üç tane maç kazandık. Mehmet Altıparmak gelmeden önce hiç oynamıyordum. Geldi, bana direkt dedi ki "Seni oynatacağım." Mehmet Hocayı hiç tanımam, o beni tanıyormuş. Güvendi bana, oynattı. Ben de çok iyi oynamıştım. Küme düştük ama 6 maçta 3 asist yaptım, 1 gol attım. Sağ kanat oynatıyordu beni. Sezon bitti, beni 1. Lig'den bir tek Fethiye istedi. Mehmet Hoca da 2. Lig'den Alanyaspor'a gitmişti. Beni aradı, "Gel" dedi. "Hocam, 1. Lig'den istiyorlar beni" dedim. Babamı bile aradı Mehmet Hoca. Allah razı olsun, iyi ki aramış. Babam dedi ki, "Git oğlum, görüş!" Sonra gittik, anlaştık. Çok güzel bir ortam. Kulüp gelişime açık. Daha yeni borçlarını bitirmiş bir Alanyaspor'du o zaman. Çok şükür ki şampiyon olduk. Emre Akbaba ile 4 sene beraber oynadık. Karakter olarak üst düzey bir insan, futbolcu olarak üst düzey bir futbolcu. 1. Lig'deki ilk sezonumuzda play-off oynadık ama kaçırdık.

İkinci sezonumuzda da şampiyonluğu kaçırdık ama Allah'tan play-off'tan Süper Lig'e çıktık. Hocamız Hüseyin Kalpar, Sportif Direktörümüz Taner Savut, Başkanımız Hasan Çavuşoğlu, onlara da teşekkür ederim. Sayın Bakanımız Mevlut Çavuşoğlu'nun bana katkısı çok büyük. Her maçtan önce, her maçtan sonra arar beni. Millî Takım'a gelmeden önce de tebrik etti, başarılar diledi. Süper Lig'de 14 yabancı oyuncumuz vardı. Futbolda pasaportun değil de aslında sahaya yüreğini verenin, çok çalışanın oynadığını gösterdim diyebilirim.

Alanyaspor'la Süper Lig'de geç de olsa oynamayı nasıl başardın?

Babam, ailem beni hep motive ediyordu. Bana hep, "Kendine güven, sen iyi bir futbolcusun. Yukarıdakiler kadar kendine güvenirsen sen de orada oynayabilirsin" derlerdi. Mehmet Hoca da "Kendine güven, sen yaparsın" diyordu. Demek ki özgüven ve tecrübeyle alâkalı. Yaşanması gerekiyordu, yaşamışız. İnşallah genç oyuncular erken idrak eder. Gençlere birinci tavsiyem dürüstlük ve çok çalışmak. İkincisi de sabır. Oynamadığın zaman suçu hocada değil de kendinizde aramalısınız. Hoca sizi en fazla iki hafta oynatmayabilir. Üçüncü hafta oynatır, çok çalışıyorsanız, pes etmiyorsanız, sabır gösteriyorsanız başarırsınız. Süper Lig'e çıktığımızda 10 maç kadroya girememiştim. Sabrettim. Hep çalışıyordum. 10 maçtan sonra kadroya girdim. Hüseyin Kalpar beni oyuna aldı 10 dakika. Hiçbir zaman inancımı kaybetmedim. Samsunspor'da oynayan Erhan (Kartal) var, "Abi" diyordu, "Ne işin var burada! Git 1. Lig'de para kazan." Ona, "Paradan daha önemli şeyler var. Benim Süper Lig'de oynama hayalim var. Bunu da gerçekleştireceğim" demiştim. Hiçbir zaman pes etmedim. Her zaman çalıştım. Hoca oynatmadı, kadroya almadı. Daha çok çalıştım. O 10 maçta kadroya giremediğimde, eşim o zaman kız arkadaşımdı, onun da inanılmaz katkısı oldu. Şimdi de Allah bize bir kız çocuğu nasip etti, bir aylık bir çocuğumuz var. Adı Defne… 10 maç kadroya giremediğim dönemde Tuğba ile tanışmıştım. Allah razı olsun, onun da bana katkısı çok büyük. Bu üç yıldaki yükselişimde, buralara gelmemde onun katkısı inanılmaz. Kötü zamanımda da iyi zamanımda da bana destek oldu.

A Milli Takım'ı hayal etmeye ne zaman başladın?

Safet Susic gelmişti devre arasında. Yardımcıları Elvir Baliç, Emrah Eren ve Fevzi Layiç'ti. Emrah Hoca bana diyordu ki, "Millî Takım'a gidersin, Böyle devam et." O zamanlar, "Nerede hocam, yaş 27-28, çok zor" diyordum. Sergen Hoca (Yalçın) geldikten sonra "Aynen devam et böyle, Millî Takım'a gidersin" diyordu. İkinci yarı başladığından beri hissediyordum aslında. Şenol Hocaya (Güneş) da çok teşekkür ederim, 29 yaşımda bana bu fırsatı verdiği için.  

Şenol Güneş, birlikte çalıştığı oyuncuları birkaç gömlek yukarı çıkarır. Sen ne umuyorsun?

Benim anlatmama gerek yok, yakaladığı başarılarla Türkiye'nin en büyük hocalarından bir tanesi. Bizi ilk yanına çağırdığında inanılmaz güzel konuşmuştu. "Buraya yeni geldiniz, hoş geldiniz. Burası Millî Takım. Burada oynasanız da oynamasanız da her zaman hazır olmalısınız. Kendi kulüplerinizde de aynı şekilde. Ama Millî Takım, en üst seviye burası" demişti. O konuşma beni çok etkilemişti. Gerçekten, hocadan çok öğretmen... Şenol Hocanın ilk konuşmasından bile inanılmaz etkilendim. O yüzden her zaman kulağıma küpe o sözü. Ömrümün sonuna kadar aklımda kalacak.

Birlikte çalıştığın teknik adamlar senin en çok hangi özelliklerini beğeniyor?

Eskiden oyunu tek yönlü oynuyordum. Şimdi oyunumu geliştirdim. Sergen Hoca, bana çok katkı sağladı o yönden. Günümüzün kanat oyuncusunun defansa da yardım etmesi lazım. Her maç 11 kilometre üstü koşmam gerektiğini söyledi bana. Ben de 11-11.5 kilometre koşuyorum her maç. Çabukluğum, adam eksiltmem ve araya koşularım önemli. Sergen Hoca hep bana der, "Araya koş, seni kimse yakalayamaz. At pası koş, daha çok koş. Ya da orta saha ile göz göze geldin mi araya koşunu at. Stoperin arkasında seni yakalayamazlar." Ben de kendi özelliğime göre oynamaya çalışıyorum.

Kariyer planlamanda bundan sonra neler var?

Hiçbir zaman hedeflerimi kaybetmeyen bir insanım. Hep hedef koyuyorum kendime. Şimdi Alanyaspor'dayım. Bir röportajımda "İnşallah Millî Takım'a giderim" demiştim. Millî Takım'dayım Allah'a çok şükür. Şimdi daha çok çalışmam lâzım. Kaç milyonun hayalini kurduğu yerdeyim. Büyük takımlar neden olmasın! Sonuçta 29-30 yaşından sonra da gidenler var büyük takımlara. Ama en önemli hedef, Millî Takım'da kalıcı olmak…

Millî Takımımızın gruptaki şansını nasıl değerlendiriyorsun?

Burada herkes çok iyi, çok mütevazı. Çok hızlı oynanan bir oyun var. İdmanda bile öyleydi, tempoluydu. Ben ilk defa bu kadar tempolu idman gördüm diyebilirim. Hatta ilk 10 dakikada bocaladım. Ben şansımızın çok yüksek olduğunu görüyorum. Başınızda Şenol Hoca varsa hedefiniz hiçbir zaman bitmez. Hep hedefiniz yukarıda olur. Avrupa Futbol Şampiyonası'na mutlaka gitmemiz lâzım. Bizim takım başarır. Çünkü çok yetenekli oyuncular var.

banner109
banner112
Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.