TAŞATAN YOLU: HACI BELENİ’N HAZİN HİKÂYESİ (1)

Çocukluğumuzun geçtiği, yaşadığımız coğrafyadaki yer isimleri hep sıradanmış gibi gelir. Normal hayatta konuştuğumuzda söyler geçeriz.  Oysa isimlerle ilgili biraz düşündüğümüzde, nasıl verilmiş ve neden bu şekilde adlandırılmış olduğunu sorguladığımızda, aslında isimlerin altında tarihi olayların ve yaşanmışlıkların olduğunu görürüz.

Yaşadığımız coğrafyanın; topografyasını, iklimini, yetişen ürünlerini, yaşam koşullarını ve tüm özelliklerini bilmek ve genç kuşaklara aktarmak hayatı kolaylaştırır ve basitleştirir. Yoksa hayat, yaşanmışlıkları tekrar tecrübe edecek ve yeni bedeller ödeyecek kadar uzun değildir. Peygamber Efendimizin; “Seyahat ediniz ki sıhhat bulasınız” Hadis-i Şerifi düsturunca yaşadığımız arzı gezip, öğrenmemiz ve bildiklerimizi paylaşmamız insanlığa büyük hizmettir.

Alanya; tarihi geçmişi, kültürü, denizi, kumsalı, güneşi, turizmi ve tarımı ile dünyanın tanıdığı Akdeniz çanağının önemli kentlerinden biridir. Hemen kuzeyinde denize paralel uzanan Toroslar’ın güneyi ile kuzeyi arasında iklim farklıdır. Sahil kesim kışları ılık ve yağışlı, yazları aşırı nemli, sıcak ve kuraktır. Yaylacılık ve yaylaya göç, bu yörenin karakteristik ve önemli özelliklerinden birisidir.  Ayrıca Toroslar’ın arkasında Alanya’ya bağlı, rakımın yüksek olduğu köyler ve kışlaklar da bulunmaktadır. Komşu ilçemiz Gündoğmuş ve köyleri de denizden yüksek ve dağlıktır. Dolayısıyla yüksek kesimler, yazları serin olsa da kışları soğuk ve yağışlıdır.  Alanya, Gündoğmuş ve Konya’nın sınır komşuluklarının yanı sıra tarihi geçmişleri ve birliktelikleri dolayısıyla yayla komşulukları da vardır.  Birlikte kullandıkları ortak yaylaları olduğu gibi, Alanya’nın bazı yüksek yaylaları da Gündoğmuş sınırları içerisindedir.  1936 yılına kadar Gündoğmuş Antalya’ya bağlı ayrı bir ilçe oluncaya kadar tüm köyleri ile beraber Alanya’ya bazen nahiye, bazen köy olarak bağlı kalmıştır.

Denize paralel uzanan Toroslar’ı aşıp, köylere ve yaylalara ulaşım daha yakın zamana, 1970’lere kadar hep yaya olarak veya hayvanlarla yapılmış ve zor şartlar altında olmuştur. Alanya’dan köylere ve yüksek yaylalara, komşu ilçe Gündoğmuş ve Konya’nın Toroslar’a yakın yerleşim yerleri;  Hadim, Taşkent, Ermenek, Bozkır gibi ilçelerine kervan yollarından ulaşım hep olagelmiştir. 1221 yılında Alaiye’yi fetheden Sultan Alaaddin Keykubat da ordusuyla beraber yaya olarak Konya-Gündoğmuş üzerinden Alanya’ya gelerek fethi gerçekleştirmiştir. Geçmişte Alanya merkezden, Alanya ve Gündoğmuş’un bazı köy ve yaylalarına ve Konya’nın ilçelerine ulaşımın yakın olması nedeniyle kervan yolu olarak Taşatan, diğer yollardan daha çok kullanılmıştır. Geçmişten bugüne konar-göçer yörükler ve yayalar da bu yolu çok sık kullanmaktadırlar. Ayrıca 2000’li yıllarda, taşıtlar için yolun genişletilmesi ve asfaltlanmasıyla beraber, Alanya’dan köy ve yaylalara arabalarla ulaşımda, Taşatan yolu daha çok tercih edilmeye başlamıştır.  

Bu yol, Alanya İlçe Merkezinden başlayarak Gedevet-Çıkrık’tan sağ istikamete doğru devam eder. Sonra tarihi kervan yolu olarak Siflik, Derince, Taşatan, Banlıca, Kozludere, Yelköprü, Tesbili, Hacı beleni, Eriklice, Yassımuhar, Çamlıalan, Pazaryeri, Köprübaşı’dan Konya hattına doğru uzanıp gider. Eriklice’den sola dönüldüğü zaman da Malan Koyağı olarak tanımlanan, Derin Malan köyleri; Köprülü (Girenes), Çaltı, Eskibağ, Semed, Çündüre, Narağacı köylerinden Gündoğmuş istikametine gider. Yüksek Malan istikametinde Yeniköy (İzara), Çamlıalan, Karaköy, Bedan, Balur köyleri yer almaktadır.

Her neyse konumuz Hacı Beleni…

Hacı Beleni’ne en yakın yerleşim yerleri; eski adı ile Girenes Nahiyesi sonraki dönemlerde isim değişikliği ile Malan Nahiyesine bağlı köylerdir. Malan Koyağı da denen bu bölge iki bölüme ayrılıyor. Vadinin içindeki Alara Çayı’nın kenarına sıralanan Narağacı, Çündüre, Semed, Eskibağ, Çaltı ve Köprülü’nün yer aldığı köyler Derin Malan,  daha yüksek kesimlerde yer alan Yeniköy, Çamlıalan, Karaköy ve Bedan köyleri ise Yüksek Malan olarak adlandırılıyor. Derin Malan’daki köyler de iki veya üç dönümden fazla düzlük araziye rastlamak neredeyse imkânsızdır. Köyler engebeli araziler üzerine kurulmuştur.  Bu sebepten ahali mevcut arazilerden en fazla verim elde etmeye çalışmaktadır. Malan bilhassa meyvecilik bakımından önemli bir merkez durumundadır. Buranın inciri ve üzümü meşhurdur. Halk arasında “keletir” denilen, incirlerin iplere dizilerek kurutulması ve satışa sunulması Malan koyağı ile özdeşleşmiştir. Ayrıca üzümün sıkılarak pekmez yapılması ve eski küplerde saklanması Malan pekmezinin özelliklerinden birisi olmuştur.  İncir ve pekmez tarihi Malanın en önemli geçim kaynakları olarak bilinir.

Zaman 1450 ile 1470 yılları arası, yani Alanya’nın henüz Osmanlı’nın egemenliği altında, Osmanlı’nın toprağı olmadığı yıllar. Malan Koyağı’nda geçim zor şartlar altındadır. Alışverişlerde para pek kullanılmaz. Buğdayla pekmez, incirle peynir ve bilumum ihtiyaçlar ürün takasıyla giderilmektedir. Vadinin içerisindeki köylerin birisinde ikamet eden, 40 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve daha önce Konya Selçuklu medreselerinde eğitim görmüş, herkes tarafından sevilen, sözü dinlenen, hitabeti güçlü,  vadinin mütedeyyin bir hocası vardır. Öğrendiği dini ilimleri bilhassa çocuklara ve kendi akranlarına öğretmek için çaba harcar. Ve çevresinde kendi kuşağından on kişiye dini vaazlar vererek, İslam’ı onlara hakkıyla öğretir ve inandıkları dava için yaşamaya başlarlar. Bir gün hep beraber bir karar alırlar: “Bizler artık orta yaşlardayız. İslam’ın beş şartından birisi olan, hem bedenen hem de malen yapılan hac farizasını yerine getirelim” derler. O dönemler de hacca kervanla ve yaya olarak gidilmektedir. Hacca gidip gelmek neredeyse bir yılı bulmaktadır. Bunun için bedenen sağlıklı ve güçlü olmak gerekiyor. Yolculukta yiyecek içecek temininin yanı sıra, sıcakta, soğukta, fırtınada hasta olmak da var,  uzun zaman ve yol boyunca güvenlik sorunu da var. Velhasıl, bu kutsal yolculuğa çıkarken her şeyi göze almak gerekiyor. Vadinin hocası ve aşağı yukarı aynı akranda altı arkadaşı kendilerine bir hedef koyuyorlar; “Ne olursa olsun beş yıl içerisinde hep birlikte hacca gideceğiz” kararı alıyorlar. Ve bu süre zarfında yetiştirdikleri ürünleri satarak vadinin ilk hacıları olma yolunda para biriktirirler. (DEVAMI YARIN)