TAŞATAN YOLU: HACI BELENİ’N HAZİN HİKÂYESİ (3))

Gençler yolda giderlerken dağda bir çobana rast gelirler. Çoban onlara süt ikram eder. Onların durumunu öğrenince, ben de bir olan Allah’a inanıyorum, ben de sizinle geleceğim der, sürüyü bırakır peşlerine düşer. Ve böylece yedi kişi olurlar. Çobanın bir de köpeği vardır. Ancak köpek de onları bırakmaz onları takip eder. Çobana derler ki, köpek havlar bizi ele verir, gönder geri derler. Çoban köpeği kovalar fakat yine gelir peşlerinden, bu şekilde dört veya beş defa köpeği kovalayınca bakarlar ki, köpek dile gelir; “Ben de sizin bir olan Allah’ınıza iman ettim, ben de inanıyorum, beni bu davadan niye kovuyorsunuz” deyince, pişman oluyorlar ve “kıtmir” ismindeki köpeği de yanlarına alıp devam ediyorlar. Tarsus yakınlarındaki bir mağaraya yol alırlarken, Dakyanus ve askerleri oldukça yaklaşıyorlar ancak kıtmir ve yedi arkadaş mağaraya giriyorlar. Yakalanma korkusuyla biraz tedirgin oluyorlar. Ancak Rahman olan Allah’ın izniyle kalplerine bir genişlik, bir sakinlik ilham oluyor ve hepsi birden uyuyakalıyorlar. Mağaranın önüne kadar gelen Dakyanus ve askerlerinin önüne Yüce Allah tarafından bir perde indiriliyor, gençleri bulamayınca mağlup olmuş ve öfkeli bir halde saraya geri dönüyor. Fani ve aciz bir kul olduğunu unutan Dakyanus ve askerleri zamanı geldiğinde ilahi adalete hesap vermeleri ve hak ettikleri en şiddetli cezayı görmeleri adına yerle yeksan oluyorlar.  
Yemlihâ, Mislinâ, Mekselinâ, Mernuş, Debernuş, Şâzenuş, Kefeştatayyuş (Çoban) ve Kıtmir isimlerindeki tek Allah’a inanmış ve iman etmiş gençler, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de anlatıldığı üzere her şeye gücü yeten ve kadir olan Allah tarafından tam 309 yıl uyutulmuşlardır. Cenab-ı Allah zaman içinde zaman halketmiştir.   Gençler bunun farkında değillerdir.  Sabah olunca uyanan gençler, kendilerine göre altı veya yedi saat ancak uyuduklarını zannederler.  Bu arada acıkmışlardır ve aralarında istişare ederler. Hepimiz mağaradan çıkarsak dikkat çeker yakalanırız, içimizden birisi çarşıya fırına gizlice gidip ekmek alsın gelsin diye karar alırlar. Yemlihâ’ya para verirler ve o da gizlice fırına doğru yol alır, fazla sağa sola da bakmaz ama ortalığın akşamdan sabah değiştiğini fark eder ancak kimseye de soramaz. Zaten tanıdık kimseleri de göremez. Fırındaki kuyruğa o da girer, sıra ona gelince fırıncı istediği kadar ekmeği torbaya koyar ve Yemlihâ’ya verir. Yemlihâ parayı uzatınca, fırıncı parayı inceler ve ona dönerek “bu para geçmez ki, 300 yıl önceki Dakyanus döneminin parası” der.  Yemlihâ şaşkındır, “dün akşam geçen para, bu sabah nasıl olur da geçmez” der. Fırıncı, “Sen define, küp falan mı buldun” der. Hayır, öyle bir şey yok dese de kolluk kuvvetlerine haber verilir. Ve Yemlihâ sorgulamaya alınır. Başından geçenleri anlatır onlara, onlar da Dakyanus’un Krallığı yıkılalı neredeyse 300 sene oldu derler. Yeni kralın İsa (A.S) dini ve hükümleri üzerine olduğunu söylerler. Tarsus’taki kaleye bakar, Dakyanus’un bayrağı gitmiş, İsa (A.S) Bayrağı dalgalanmaktadır. Yemlihâ’yı kendi evlerine götürürler, evden 80-90 yaşlarında yaşlı bir amca çıkar. Nasıl olur, amca yaşlı sen hala 30 yaşlarındasın derler. Yemlihâ evin altında şu taşın arkasına altın koymuştuk, orada altınlar var der, bakarlar ki hakikaten 300 yıl öncesine ait, tarihiyle beraber altınlar olduğu görülür. Ve onun doğru söylediğine inanırlar. Evin şimdiki sahibi yaşlı adam da derki; “Yemlihâ isimli Dedemin, dedesinin bir kardeşinin yıllar önce kaybolduğunu hep dedem anlatırdı” der.  Toplanan ve bu durumlara şahit olan halk, Allah’a teslimiyet gösterirler ve Yüce Allah her şeye kâdirdir diye şükrederler.
Yemlihâ geç kalınca, gelmeyince mağarada kalanlar acaba ne oldu, başına bir şey mi geldi? diye tedirgin olurlar. Ekmekleri alan Yemlihâ, toplanan halkla beraber mağaraya doğru yol alırlar. Mağaraya yaklaşınca, Yemlihâ şöyle der; “Şimdi arkadaşlarım hep beraber bizi bu şekilde görürlerse, korkarlar. Siz bekleyin ben onlara haber edeyim, durumu anlatayım, sonra sizi davet edeyim” der.  Halk dışarda beklerken Yemlihâ arkadaşlarının korku dolu gözleri arasında mağaraya girer ve başından geçenleri anlatmaya başlar.  Hepsi beraber çok şaşırırlar, zaten onlarda biraz şüphelenmişler. Bakmışlar ki köpeğin yattığı yerde eski zamana ait tüyler varmış. Köpeğin her yıl tüyünü yenilediğini fark etmişler. Burada 309 sene uyuduklarını anlayınca Rablerine şükretmişler ve şöyle bir karar almışlar. “Şimdi biz halkın arasına dönersek, herkes bizi parmakla gösterecek, belki nefsimiz kabaracak, bu şekilde olmaktan rahatsız olacağız. Hep beraber bizi burada 309 sene uyutan Rabbimize dua edelim, Rabbimizden bizim ruhumuzu kabzetmesini isteyelim” diyerek dua ederler ve duaları kabul edilir. Bu şekilde bu dünyaya veda ederler. Dışarıda toplanan halk mağaradan geri kimse gelmeyince, merak edip içeriye bakarlar ancak kimseyi göremezler. Burada Allah’a inanmış ve iman etmiş gençlerle beraber hareket eden “kıtmir” isimli köpeğin, cennete girecek hayvanlardan birisi olduğu anlatılır.
Girenes Vadisindeki köylerden, kutsal yolculuk için yola çıkan 7 arkadaş Ashâb-ı Kehf’in hikayesinden çok etkilenirler ve onların inanmışlığına ve bu yoldaki hayatlarına imrenirler. Onlara dua ederler ve onlar gibi günahsız olarak cennete gidebilmeyi hayal ederler. Mekke ve Medine gibi kutsal mekanları sağ salim ziyaret ederek hacı olarak geri dönebilmeyi, Allah’ın sevgilileri Ashâb-ı Kehf’in yüzü suyu hürmetine diyerek Allah’a kalben dua ederler ve onlara da veda ederler. (Devamı yarın)