Geçtiğimiz günlerde Damlataş Plajı’nda yaşanan olay, Alanya’nın turizm kimliğine atılmış ağır bir tokattır. Bir Rus turistin darp edilmesi, yalnızca bireysel bir öfke patlaması değil; yıllardır inşa edilen “misafirperver şehir” imajına vurulan ciddi bir darbedir.
Alanya Kaymakamı Dr. Fatih Ürkmezer’in ve Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik’in gösterdiği hassasiyet ve süreci yakından takip etmeleri, devletin konuyu ciddiyetle ele aldığını gösteriyor. Ancak kamu otoritelerinin bu özverili yaklaşımı, yaşanan olayın yarattığı uluslararası algı krizini tek başına düzeltmeye yetmez.
Çünkü turizmde kötü bir görüntünün bedeli, bir işletmenin kaybından çok daha fazlasıdır. Bir ülkenin itibarı, bir şehrin geleceği, binlerce kişinin ekmeği bu sektörün üzerinde yükseliyor. Bu yüzden Alanya’da hizmet veren her bir esnafın, her bir çalışanın omuzlarında büyük bir sorumluluk vardır.
Bu yaşananlar bize bir gerçeği tekrar hatırlattı: Turist müşteri değil, misafirdir. Ve bu misafirliğin hakkını verirken sadece satış odaklı değil, kültür odaklı bir bilinçle hareket edilmelidir.
Her sezon öncesi aynı uyarılar yapılıyor, her sezon sonunda “daha iyisini yapmalıydık” diyerek geçiştiriyoruz. Ama bu yıl, sezon daha başlamadan Alanya adeta “rezil” oldu. O görüntüler, milyonlara ulaştı. Birçok turistin gözünde artık Alanya sadece güneş ve deniz değil, “güvende miyim” sorusunu da beraberinde getiriyor.
Esnaf dikkatli olmalı. İşletme sahipleri personellerini iyi seçmeli, eğitmeli. Zira bir çalışanın bir anlık öfkesi, tüm bir ilçenin kaderiyle oynayabiliyor.
Alanya gibi dünya çapında tanınan bir turizm merkezine bu görüntüler yakışmıyor. Unutmayalım ki Alanya’nın gerçek gücü; yalnızca tarihi, doğası ya da otelleri değil, insanı ve misafirperverliğiyle ayakta durur. Bunu kaybedersek, geriye sadece beton kalır.