Alanya Belediyesi geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla çarpıcı bir haber paylaştı:
“Gıda terörüne geçit yok!”
Emişbeleni Mahallesi’nde bulunan bir gıda deposunda, son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin üzerindeki etiketlerin dijital baskı makinesiyle değiştirilerek piyasaya sürülmek istendiği tespit edilmiş, depo mühürlenmiş, ürünler imha edilmişti. Operasyonda Zabıta, İlçe Tarım Müdürlüğü ve jandarma ekipleri birlikte hareket etmişti. Açıklamanın tonundan da anlaşılacağı üzere, konu oldukça ciddi bir halk sağlığı meselesi olarak kamuoyuna sunuldu.
Oysa aynı hikâyenin bir de görünmeyen yüzü vardı.
Ve o yüz bugüne kadar çok az kişi tarafından soruldu.
Söz konusu işletme, Alanya’nın köklü firmalarından biri olan Arslanlar Gıda. 1985 yılında kurulan ve yaklaşık 40 yıldır bu şehirde faaliyet gösteren bir firma. Sahibi Cengiz Bey, 54 yaşında, hayatı boyunca karakol yüzü görmemiş bir esnaf. Olay günü denetime bizzat tanıklık etmiş. Zabıta ve Tarım Müdürlüğü ekiplerinin denetimi sırasında, kepenkle kapalı olan ardiye odasını kendi elleriyle açmış. O odada, tarihi geçmiş ürünler, bir dijital baskı makinesi (videojet), bazı solüsyonlar, araç yıkama ekipmanları ve benzeri araç gereçler bulunmuş.
Cengiz Bey’in ifadesi çok net:
“Bu ürünleri satmak gibi bir niyetim olmadı. Ayrı bir yere kaldırdım, iade ya da imha edecektim. Videojet makinesini fiyat etiket değişimi gerekirse kullanmak üzere almıştım ama hiç kullanmadım.”
Ve asıl dikkat çekici detay şu:
Firma, bu olayla ilgili kasıtlı ve yanıltıcı haber yaptığı iddiasıyla bazı kişi ve kurumlara karşı hukuki süreç başlattı.
Yani sadece teknik bir denetim değil, aynı zamanda medyada oluşturulan algı operasyonuyla da mücadele veriliyor.
Şimdi durup sormak zorundayız:
Bu açıklamayı dinleyen oldu mu? Yoksa yargıdan önce infaz mı yapıldı?
Gıda güvenliği elbette kırmızı çizgidir. Ancak bir firmayı kamuoyunun önüne “suçlu” sıfatıyla çıkarmadan önce, “kasti mi yaptı, yoksa ihmal mi var?” sorusuna yanıt aramak gerekir. Savunma hakkı, adaletin ilk basamağıdır.
Arslanlar Gıda gibi onlarca çalışanı olan, yıllardır Alanya halkına hizmet eden bir firmayı, sadece görüntüye dayalı şüphelerle linç etmek, bu şehirde vicdan terazisinin dengesini bozar. Hele ki bu firma, sektörde rekabetin yoğun olduğu bir alanda faaliyet gösteriyorsa, bazı çevrelerin bundan nemalanmak isteyebileceği de göz ardı edilmemelidir.
Sayın Başkan Özçelik’in halk sağlığına verdiği önem elbette ki kıymetlidir. Ancak belediyecilik sadece denetlemek değil, aynı zamanda dinlemek ve anlamaktır. Zabıta mühür vurabilir ama belediye önce kulak vermelidir.
Bugün Arslanlar Gıda konuşuyor.
Peki dinleyen var mı?
Alanya’nın adil, vicdanlı ve sağduyulu kamuoyuna bu soruyu bırakıyorum.
Çünkü bazen bir mühür, sadece bir kepengi değil, bir itibarı da kapatır.
Manşet Alanya:
“Gerçeğin iki yüzü varsa, ikisini de anlatmak gazeteciliğin namusudur.”