Çözüm sürecine dair aklımdaki soru işaretleri ve sürece dair değerlendirmelerim.
Türkiye, bir kez daha “tarihi bir gelişme” başlığı altında bir habere uyandı.
Terör örgütü PKK'nın, Kuzey Irak’ta dağlık bir bölgede 30 ila 50 kişilik bir grubun katıldığı sembolik bir silah bırakma töreni gerçekleştirdiği bildirildi. Birkaç silah, kazan içinde yakıldı.
Kulağa umut verici geliyor, evet.
Ama bu kadar mı?
Gerçekten barış bu kadar kolay mı?
Halkın Vicdanında Hâlâ Yanıt Bekleyen Sorular Var
1. Envanter nerede?
PKK’nın elinde ne kadar silah olduğunu biliyor muyuz?
Hepsini bıraktıklarına dair bir denetim, bir gözlem mekanizması var mı?
Yoksa sadece kameraya yakılan silahlar mı "barış" göstergesi olacak?
2. Kim ne yaptı, bilen var mı?
Terör örgütü üyelerinden kimler doğrudan şiddet olaylarına karıştı?
Bu ayrım yapılmadan, herkesin eşit şekilde sürece dahil edilmesi toplumsal adalet duygusunu zedeler.
3. Ağır mühimmat ve teknolojik silahlar ne olacak?
Sembolik birkaç tüfeğin ötesinde, tanksavarlar, roketatarlar, hatta bazı iddialara göre zırhlı araçlar var.
Bunlar kime, ne zaman, nasıl teslim edilecek?
4. Neden Türkiye değil de Irak dağlarında bir tören?
40 yıldır Türkiye’yi hedef alan bir terör meselesinin çözüm adımı neden Türkiye sınırları dışında atılıyor?
Sürecin şeffaflığı, denetimi ve meşruiyeti için bu detay önemsiz mi?
Ben Kimim?
Ben bir emekli polis çocuğuyum.
Doğu’nun en hareketli yıllarında babam her göreve giderken, biz evde “geri dönecek mi” endişesiyle yaşadık.
Silah sesleriyle uyanan sabahlardan geldim.
Ben de barışın ne kadar kıymetli olduğunu en iyi bilenlerdenim.
Ama bu ülke sahici olmayan umutlarla çok kandırıldı.
Barış, sadece politik bir söylem ya da törensel bir gösteri değil; toplumsal hafızaya işlenen bir güven sürecidir.
Ne Yapmalı, Nasıl Yapmalı?
- Denge-denetim mekanizması kurulmalı. Sadece iktidarın değil, muhalefetin ve sivil toplumun da içinde yer aldığı bağımsız bir izleme sistemi şart.
- Muhalefet süreci sahiplenmeli. Barış süreci bir iktidar vitrini değil, ulusal bir mutabakat alanı olmalı. Mecliste, yerel yönetimlerde, medya ve STK’larda bu sahiplenme görünür kılınmalı.
- Şeffaflık esastır. Kim ne zaman, hangi koşulla silah bıraktı, hangi bölgelerde ne tür silahlar teslim edildi? Halk bilmek istiyor. Çünkü inanmadan, güven olmuyor. Güven olmadan barış da kök salmıyor.
Barış, Elbette Hepimizin Arzusu
Bu ülkede her anne barış istiyor.
Her genç geleceğine silah değil, umut bırakmak istiyor.
Her çocuk güvenle büyümek istiyor.
Ama unutmayalım:
Barış, şovla değil hesap verilebilirlikle;
Törenle değil güvenle kurulur.
Ve bu defa gerçekten samimi olacaksak;
Söz değil, somut adımlar görelim.
Toplumun yüreğine dokunan, adalet duygusunu onaran bir süreç inşa edelim.
Ben bu barışı istiyorum. Ama halkı inandıran, adaleti unutmayan, gerçekten sürdürülebilir bir barış olacaksa…
Muhittin ALP