TATİL deyince Ege ve Akdeniz kıyılarına hücum ediyoruz. Bilmemiz gereken başka bölgeler de var: Konya Ereğlisi’ni tanımak lazım. Beyşehir Gölü’nün kenarında Kubadabad Sarayı’nı, (Selçukluların yazlık sarayı), gölün öteki yakasında şehrin en önemli mescit ve camilerini -mesela en önemlisi 13’üncü asırdan Eşrefoğlu Camisi (Beylikler devri için en önemli eserlerden)- ve bilhassa ‘Eflatunpınar’ denen Hitit İmparatorluğu’nun en önemli anıtsal çeşmesini böyle bir gezide görürüz. Konya’nın güneyi fevkalade latif havası ve akşamlarının serinliğiyle ünlüdür.
Konya’dan Alanya’ya inmeyi düşündünüz mü? Artık eskisi kadar maceralı değil. Yolda İbradı ve Akseki’yi ziyaret edin. Osmanlı ulemasının ve kadıların çokça çıktığı merkezlerdi. Maalesef bütün Orta Anadolu kasabaları gibi mimarisi günden güne değişen bu şehirleri kaybolmadan ziyaret etmeniz lazım.
Burdur’da Sagalassos (Ağlasun) harabeleri, Yunan ve Latinlerin ‘Psidia’ dedikleri bizim ‘Teke’ adını verdiğimiz bu romantik coğrafyanın zihinlerimize kazanımını sağlar. Batı Anadolu’nun 12’nci yüzyıldan başlayan süreç değişikliği bu bölgeleri gezmekle anlaşılıyor. Medeniyetler nasıl birbirini izliyor ve iç içe geçiyor, Türkiye coğrafyasının 12’nci yüzyıldan beri gelen sakinlerinin buradaki kökleşmesi; fakir üsluplu okul kitaplarının anlatabileceği bir süreç değil. Antalya’ya bir kere de buradan inmeyi düşünelim.

Yazının tamamını görüntülemek için lütfen tıklayın
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/yazin-kalan-gunleri-icin-gezi-onerileri-40548501