Geçtiğimiz haftalarda ülke gündeminde sessiz ama çok önemli bir gelişme yaşandı: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, iklim değişikliğiyle mücadeleyi bir yasayla tanımlayan bir çerçeve kanun yürürlüğe girdi. Adı: İklim Kanunu. Kanun No: 7552.

Geçtiğimiz haftalarda ülke gündeminde sessiz ama çok önemli bir gelişme yaşandı: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, iklim değişikliğiyle mücadeleyi bir yasayla tanımlayan bir çerçeve kanun yürürlüğe girdi. Adı: İklim Kanunu. Kanun No: 7552.

7Bd6Ee6B A0Aa 4159 9223 4A001Cda9768
Peki nedir bu yasa, ne getiriyor, neden bu kadar önemli?

İklim Kanunu, Türkiye’nin 2053 yılına kadar “net sıfır emisyon” hedefine ulaşabilmesi için devletin, belediyelerin, sanayicinin ve bireylerin uyması gereken kuralları belirleyen temel bir yasadır. Bu yasayla:
- İklim Değişikliği Başkanlığı kurularak merkezi bir izleme-denetleme mekanizması oluşturulacak.
- Emisyon Ticareti Sistemi devreye girecek: fazla salım yapan daha çok ödeyecek.
- Belediyelere, sanayiye, tarıma yönelik iklim eylem planı zorunluluğu getirilecek.
- Sera gazı salımını raporlama, karbon ayak izini azaltma gibi adımlar artık gönüllü değil; yasal yükümlülük olacak.

Ancak bu kadar kapsamlı bir yasanın halk tarafından anlaşılması ve doğru uygulanması büyük önem taşıyor. Çünkü bu yasa sadece “çevreyi” değil, gıdamızı, toprağımızı, üreticimizi doğrudan etkiliyor.

44691B0E 97D8 4F92 B796 9F148D2F3466

Tarım Nerede Bu Yasada?
İklim değişikliği en çok tarımı etkiliyor. Ama yasa tarımı yalnızca birkaç maddeyle geçiştiriyor. Bu da üreticileri endişelendiriyor.
Oysa:
- Kuraklık ve aşırı hava olayları rekolteyi düşürüyor.
- Böceklenme, erken çiçeklenme, don riskleri artıyor.
- Girdi maliyetleri (su, ilaç, enerji) yükseliyor.
Tarım, bu sürecin dışında değil, tam merkezinde yer almalı.

Küçük Çiftçiye, Bahçesini Ekene Etkisi Ne?
Bu yasa yalnızca büyük çiftçileri değil; evinin bahçesinde domatesini, biberini eken, ya da ailesine yetecek kadar zeytin toplayan küçük üreticiyi de yakından ilgilendiriyor.

78400E5A F2B4 457B 98Fe A437Bedad339

Peki bu insanlar neden kaygılı?

�� Küçük Üreticiyi Bu Yasada Yoran Nedir?
1. Dil ve içerik şehirli, muhatap kırsal: Yasa metni teknik terimlerle dolu ama uygulama alanı kırsalda. Bu uçurum anlaşılmadıkça güvensizlik doğuruyor.
2. Zaten zor üretim koşullarına ek yük: Zaten artan girdi maliyetlerine ek olarak şimdi bir de çevresel standartlar, raporlamalar ve altyapı değişiklikleri gerekiyor.
3. Büyüklerle aynı kefeye konulmak: Küçük üretici, büyük şirketlerle aynı yasal yükümlülüklere tabi ama aynı imkana sahip değil.
4. Katılım olmadan alınan kararlar: Hazırlık sürecine dahil edilmedikleri için yasa sahada 'yabancı' bir uygulama gibi hissediliyor.
5. Küçük arazide üretim yapan da artık “denetim altında”: Aile için üretim yapan biri bile sistemin parçası haline gelmek zorunda kalıyor.

Fb120C7C 97Ab 40Ef 903C Cbc6E0Fa493F

�� Bu Sorunlar Nasıl Çözülür?
- Yasanın sadeleştirilmiş versiyonu her köye ulaştırılmalı.
- Küçük üreticiye özel hibe ve danışmanlık destek paketleri oluşturulmalı.
- Ziraat odaları ve kooperatifler sahaya yönelik eğitici hale getirilmeli.
- Köy temsilcileriyle yerel destek mekanizmaları kurulmalı.
- Yaptırım değil, rehberlik anlayışı benimsenmeli.
- Saha geri bildirim mekanizmaları kurulmalı. Yasa tarlada gelişmelidir!

İklim yasası bir çevre koruma metni olmaktan çok daha fazlası.
Toprağı işleyen, doğayla yaşayan, gıdayı üreten herkesin hikayesini içine alan bir dönüşüm çağrısı.
Ve bu çağrının adil, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekiyor.
Yasayı yazanlar kadar, uygulayanlar da unutulmamalı.
Çünkü kırsal yoksa, gıda da yok; gıda yoksa, gelecek de yok.