Market raflarında görünmeyen bir gerçek var. Her gün tonlarca gıda, yalnızca birkaç gün sonra son tüketim tarihi dolacağı için ya da birkaç yaprağı solduğu için çöpe gidiyor. Oysa bu ürünler, çok daha uygun fiyatlarla satışa sunulsa hem israf önlenir hem de tüketici kazanır.

Raf ömrü yaklaşan ürünlerin ziyan olmadan değerlendirilebilmesi için atılabilecek en basit adım, indirimli satış sistemlerinin yaygınlaştırılmasıdır. Yurt dışında bunun birçok örneği var: “Son Şans Rafı”, “Bugün Tüket” ya da “Son Kullanma Tarihi Yaklaşan Ürünler” reyonları. Bu reyonlarda ürünler hem uygun fiyatlı hem de hâlâ tüketilebilir halde sunuluyor. Tüketici bilinçlendikçe bu bölümler rağbet görüyor, çöpe gidecek gıdalar yeniden ekonomiye ve sofralara kazandırılıyor.

Ancak mesele sadece reyonlarla sınırlı değil. Marketlerin arka alanları, her akşam çöpe dökülen ürünlerle dolu. Bazen son tüketim tarihine saatler kaldığı için, bazen görsel bütünlüğü bozulduğu için, bazen de stok yenilemesi için raftan indirilen ürünler… Oysa bu ürünlerin çoğu hala güvenle tüketilebilir durumda. Ve onlar çöpe atıldığında, sadece bir yoğurt kutusu değil; o ürünü üretmek için harcanan emek, su, enerji ve para da ziyan olmuş oluyor.

Bu ürünlerin indirimli olarak sunulması, özellikle ekonomik gücü düşük aileler için ciddi bir destek olabilir. Gıdaya erişimde zorlanan vatandaşlar için bu sistem, hem bütçeye hem sağlığa katkı sağlar. Aynı zamanda sosyal adaletin de bir yansıması olur.
Bir de işin vicdani ve küresel boyutu var. Bugün dünyada milyonlarca insan, özellikle Afrika ve Asya’da, temel besinlere bile ulaşamadan yaşıyor. Her gün açlıkla mücadele eden milyonlar varken, bizim sadece birkaç gün sonra bozulacak diye ürünleri çöpe atmamız büyük bir çelişki değil mi?

Gıda israfı sadece yanlış değil; aynı zamanda ahlaki, çevresel ve ekonomik bir sorundur. Bu döngüyü kırmak elimizde.
Yapılması gerekenler açık:
- Marketlerde raf ömrü yaklaşan ürünler için düzenli ve şeffaf indirim uygulamaları geliştirilmeli.
- Gıda bağış sistemleri, bu ürünleri ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak şekilde yapılandırılmalı.
- Mevzuat gıda güvenliği çerçevesinde esnetilmeli; son tüketim ile tavsiye edilen tüketim tarihi farkı tüketiciye açıkça anlatılmalı.
- Üretici, market ve tüketici arasında daha adil ve çevreci bir gıda döngüsü kurulmalı.
Unutmayalım: Her yıl dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf ediliyor. Bu, hem vicdanen, hem ekonomik, hem de çevresel olarak sürdürülemez bir tablo. Eğer raf ömrü dolmadan harekete geçersek, hem gıda kaybını önleriz hem de sofralara bereket katarız.
İsrafı azaltmak için çözüm mümkün.